10 Mart 2010 Çarşamba


Benim Giritli Limon Ağacım


Nedim Atilla
Öykü, ikinci nesil mübadil iki kadını anlatır. Kadınlardan biri Türkiye`de, diğeri Yunanistan`da yaşamaktadır.



Yurdanur 60`lı yaşlarda. Girit mübadili bir ailenin ikinci nesil çocuğu. Yaşamının her alanında Girit kültürünün izleri var. Örneğin çok güzel yemekler yapıyor. Yaptığı tüm yemekler özgün Girit yemekleri. Neşelendikçe hala Rumca türküler söylüyor. Düzenli olarak Giritliler Derneği`ne gidiyor. Hiç görmedikleri `memleketlerini` annelerinin, babalarının dilinden birbirlerine anlatıyorlar.



İrini, 70`li yaşlarda. İzmir mübadili bir ailenin çocuğu. Büyüklerinden dinlediği Küçük Asya felaketi öyküleri ile büyümüş. Çok az da olsa Türkçe biliyor. Hayatında hiç Türkiye`ye, İzmir`e gitmemiş. O da derneğe giderek, `memleket` türküleri söylüyor.



Filmin omurgasını iki ana karakter oluşturur. Anlatılmak istenen her konu, karşılıklı şarkılar aracılığı ile anlatılır. İkinci, üçüncü ve dördüncü nesil mübadiller ile `bugün` durum ne, onun fotoğrafıdır aslında aranan.



Dördüncü nesil mübadil çocukları ve çocuklarla ebeveynlerinin ilişkileri filmin gerilim noktalarını oluşturur. Bazıları için Giritli olmanın hiçbir önemi ve izi yoktur. Buna karşın, örneğin yemeklerinde baskın bir Girit kültürü gözlenir. Film boyunca kendilerini nasıl tanımladıkları, ebeveynlerinin kimlikleri, kendi kimliklerindeki baskın motiflerin neler olduğu sorusu yanıtlanmaya çalışılır.



Konunun anlaşılabilmesi için, arka planda mübadelenin ne olduğu, nasıl gerçekleştiğine ilişkin tarihsel bilgiler de aktarılır. Filmin finalinde Yurdanur ve birkaç arkadaşı Girit`i, İrini ve onun birkaç arkadaşı İzmir`i görürler. Yıllarca özlemini çektikleri yerleri gördüklerinde `hissettikleri` bütün soruların yanıtıdır.



***



Bu öykünün adı `Benim Giritli Limon Ağacım...` Siz bu satırları okurken biz Rodos`ta olacağız... Rodos`ta, Girit`te, Pire`de, İzmir`de olmak fark etmiyor mübadele acılarını görmek için...



Paradoks Yapım ve Ka Prodüksiyon tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle çekilmeye başlanılan belgesel film `Benim Giritli Limon Ağacım` adını Girit göçmenlerinin `memleketlerine` duydukları özlemi dile getiren bir şarkıdan alıyor. Film, biri Türk, diğeri Rum iki karakterin gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Bu yılın sonuna doğru bitirilmesi hedeflenen belgesel filmin yönetmenliğini Tahsin İşbilen, yapım yönetmenliğini Işın Turgut yapıyor. Filmin özgün müziklerini Müşfik Turgut hazırlıyor.



Belgesel için Tahsin İşbilen ve ekibi benimle de iki saate yakın bir söyleşi yaptılar. Yıllardır bu konuda sözlü tarih çalışmaları yapan bir araştırmacı olarak bildiklerimi kendileriyle paylaştım. Merak ederseniz belgeselin aynı adlı sitesinden okuyabilirsiniz dediklerimi.



Mübadele yıllardır suyun iki tarafında da işlenen bir konu. Yunanlılar geçmişte biriktirdikleri ile Atina`da bir Küçük Asya Araştırmaları Merkezi bile kurdular. Bizim de Türkiye`de bugüne kadar aynı konu üzerine çalışan belgeselcilerimiz oldu ama gerçek dramatik bir film henüz çekilmedi Türkiye`de. Yunanistan`da çekilen Rembetiko bu konunun en iyi filmidir. Theo Angelopulos`un da önümüzdeki günlerde benzeri bir film çekeceğini duyuyor ve seviniyorum. `Benim Giritli Limon Ağacım`ın yolu açık olsun...



Son Efe`nin ardından...



ŞEREF Üsküp belki de `efe-zeybek` geleneğinin son temsilcilerinden biriydi. Cumhuriyetle aynı yaştaydı. 1923`te Ödemiş`te doğmuş, ilk ve orta okulu İzmir`de bitirdikten sonra gittiği İstanbul Kabataş Lisesi`nde okurken `Kurun` gazetesinde ilk kez gazeteciliğe başlamıştı. 1948 yılında yayınına başladığı `Hür Efe` Gazetesi`ni bugüne kadar yayımladı. Ege`nin namlı efelerinden Yörük Ali Efe, Demirci Mehmet Efe gibi efeleri tanıma fırsatını değerlendirerek Efe Kültürü araştırmaları yapmış ve kitaplar yazmıştı. Şeref Üsküp`ün Ege`de `Efe`liği yaşatan son kale olarak Kemeraltı`ndaki gazete idarehanesinde ağırladığı dostları ve kurduğu meclisleriyle Kemeraltı tarihinde de yerini almış bir insandı. Çakıcı Efe, Şifalı Otlar, Şerefname, Hey Gidinin Efesi, Milli Mücadele`de Efeler, Ege`de İlginç Olaylar, Arkadaşlarımdan Öyküler, Bozdağefe Efsanesi yayımladığı kitaplardı. Son Efe`yi yitirmenin üzüntüsü içindeyiz.

26.11.2006

Hiç yorum yok: